Yufka ekmeği
(Girde):
Katıksız,
içinde başka hububat tanesi bulunmayan temiz buğdaya “arı buğday” denir. Böyle
temizlenmiş ve yıkanarak öğütülmüş buğday unundan yapılan ekmeğe de “arı buğday
ekmeği” derler. Selçukname’de geçen “arı girde”, arı buğday unundan yapılmış
yufka demektir. Demek oluyor ki, Selçuk devrinde yufka ekmeği vardır.
Hükümdarın ziyafet sofrası için hazırlanan yufkanın da en temiz buğday unundan
yapılması yakışır. Yufka ekmeği Anadolu’nun birçok köylerinde ve kasabalarında
hala yapılmaktadır. Şöyle ki:
Un
elekten elendikten, tuz atıldıktan, su katıldıktan sonra birkaç defa yoğrularak
özlü bir hamur hazırlanır. Mayalanmadan 100-150 gramlık kadar eşit parça
“bazı”lara ayrılır. Ele alınan her parça (yassı ağaç) yüzü düzgün tahta
üzerinde oklava denilen üstüvani bir ağaç ile açılarak bir milimetre kadar
kalınlıkta ve takriben 0.45-0.80 metre kutrunda dairevi bir kağıt haline gelen
hamur, oklavaya sarılarak ocakta ısıtılmış olan saca naklolunur ve sacın
üzerine serilir. Bir tarafı pişince “pişirgeç” ile çevrilerek diğer tarafı
pişirilir. Böylece bir yufka meydana gelmiştir. Müzeci Vahit Yaveroğlu’nun
anlattığına göre, şark vilayetlerimizin bazılarında yufka, hamuru mayalanır,
oklava yerine “kindirek” denilen diğer bir alet ile yukarıda yazıldığı şekilde
ve boyda açılır. “Mazraka” üzerine alınarak tandırın yan sathına yapıştırılır.
Burada pişen yufka alınır. Böylece devam olunur. Selçuk devrinin yufkasının
bunlardan hangisi olduğuna dair bir kayıt bulanamadı. Tandır daha eski bir icat
olduğuna göre Selçuk devri yufkasının tandırda yapılan yufka olması
muhtemeldir.